21 Nisan 2025 03:15

Acil önlem çağrısı: Üretmek ve yaşamak istiyoruz

İklim krizinin de tarıma etkilerini gözeten uzun vadeli, sürdürülebilir politikalar hayata geçirilmelidir. Çünkü bu yalnızca biz üreticilerin değil, Türkiye’nin “gıda güvenliği” meselesidir.

Acil önlem çağrısı: Üretmek ve  yaşamak istiyoruz

Fotoğraf: AA

Şuayip Çetin
Tüm Köy Sen Başkanı


Ülkemizin geniş bir bölgesinde yaşanan don felaketi, başta meyve ağaçları olmak üzere birçok tarım ürününe büyük zarar verdi. Yapılan tespitlere göre ürün kayıplarının yüzde 50 ile yüzde 90 arasında değiştiği bildiriliyor. Geçimini tarımla sağlayan üreticiler, birkaç gün süren don olayları nedeniyle hem günlük ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi, hem de borçlarını ödeyemez duruma düştü.
Geçimini üreterek sağlayan üreticiler yaşamsal ihtiyaçlarını, borçlarını,  gelecek yılın üretim planlarını gerçekleştirmeyi düşündükleri tarımsal gelirlerini,  birkaç günlük “don” felaketi ile kaybettiler. kaybın, özellikle meyve ağaçlarında sadece bu yılla sınırlı olmadığı, gelecek yıla da verim düşüklüğü olarak yansıyacağı biliniyor.

Hükümetin, tarımı planlı, gerçekten destekleyen, üreticiyi bilimsel üretim teknikleriyle buluşturmak yerine, ithalata dayalı politikalarla sürdürülemez hale getirdiği ortadadır. Üretim yapmakta ısrar eden üreticilerimiz, ancak bankalara, kooperatiflere borçlanarak üretimlerini sürdürebilmekteler.  Üretim girdi maliyetlerinin sürekli yükselmesi ve sübvansiyonların olması gerekenin çok altında belirlenmesi, ürünlerini emekçi halkın alım gücünden mahrum bırakılmasına da bağlı, ederinde satılamaması,  üreticilerimizin mevcut borçlarının katlanarak büyümesine neden olmuştur. 

Tarımsal üretimin sürdürülebilirliği yalnızca çiftçiler için değil, tüm halkımızın gıda güvenliği ve ülkemizin bağımsızlığı açısından hayati önem taşıyor. Değişen iklim koşulları, düzensiz yağış rejimleri ve sert mevsim geçişleri tarımı tehdit ediyor. Bugün çiftçilerimiz sadece doğal afetlerden değil, yanlış politikalar, yüksek maliyetler ve ithalat baskısı nedeniyle de zarar görüyor.

Ve daha da önemlisi; artık günü kurtaran çözümler değil, iklim krizinin de tarıma etkilerini gözeten uzun vadeli, sürdürülebilir politikalar hayata geçirilmelidir. Çünkü bu yalnızca biz üreticilerin değil, Türkiye’nin “gıda güvenliği” meselesidir.

Nasıl ki iktidar kendi çevresindeki holdinglerin onlarca defa vergi ve cezalarını affettiyse, nasıl ki havalimanı, köprü, yol, hastane işletenler zarar ettim dediklerinde zararları karşılanıyorsa, bugün üreticilerin uğradığı zararlar da hükümet tarafından doğrudan karşılanmalıdır.
 Çiftçiler her afetin ardından kendi yarasını kendisi sarmaya çalışıyor. Ama artık gücü kalmadı.
Tüm Üretici Köylüler Sendikası olarak hükümete sesleniyoruz;

  1. Don zararına uğrayan bahçe ve tarlalardaki hasar, tarım il ve ilçe müdürlükleri tarafından tespit edilmeli ve üreticilere nakdi olarak ödenmelidir.
  2. 2090 sayılı Tabii Afet Kanunu ve TARSİM bu haliyle çözüm üretememektedir. TARSİM, gerçek anlamda çiftçiyi koruyan, kollayan bir yapıya dönüşmelidir. Afet Kanunu köylünün zararını karşılamaktan çok uzaktır. Bu kanundan yararlanabilmenin koşulu, afetten tüm mülkiyetin yüzde 40 zarar görmesini şart koşmaktadır. Afet kanunu üreticilerin talepleri doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir.
  3. Don mağduru çiftçilerin banka ve kooperatif borçları silinmeli, düşük faizli ve uzun vadeli yeni kredi imkanları sağlanmalıdır.
  4. Mazot, gübre ve yem destekleri artırılmalı, tarımsal üretimde kullanılan mazottaki ÖTV ve KDV kaldırılmalıdır.
  5. Tarımsal destekler, milli gelirin en az yüzde 1’i oranında olmalı ve üretim öncesinde nakit olarak ödenmelidir.

Evrensel'i Takip Et